HOLLANDA'DA TÜRK OLMAK (Yerel ve Sözlü Tarih Çalışması)
29.06.2020
MARMARA
ÜNİVERSİTESİ
ATATÜRK
EĞİTİM FAKÜLTESİ
HOLLANDA’DA
TÜRK OLMAK
YEREL
VE SÖZLÜ TARİH ÇALIŞMASI
Fatih
Düven[1]
Giriş
Türk Dil Kurumuna göre ırkçılık: İnsanların toplumsal
özelliklerini biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın başka
ırklara üstün olduğunu öne süren öğretidir. Son dönemde Amerika Birleşik
Devletleri’nde patlak veren olaylar ile birlikte ırkçılık tekrardan dünya
gündemine oturmuş durumda. Amerika da polis tarafından öldürülen siyahi
vatandaş toplumsal bir infiale yol açtı ve ırkçılık karşıtı gösteriler tüm
dünyaya yayılmış durumda. Aslında ırkçılık olayları her zaman sıcaklığını
korumaktadır. Zaman zaman dünya gündemini yoğun bir şekilde meşgul etse de
genel olarak bu küresel sorunun maalesef çözümü bulunamamıştır. Irk, din, dil
ayırt etmeksizin dünyanın herhangi bir yerinde ırkçılığa maruz kalmanız
mümkündür. Kimi zaman siyah olduğunuz için ırkçılığa maruz kalırken kimi
zamanda beyaz olduğunuz için ırkçılığa maruz kalabilirsiniz. Sadece zaman ve
mekan değişirken ırkçılık değişmemektedir.
Bu çalışmamızda ise genelde Avrupa da yaşayan Türkler,
özelde ise Hollanda’da yaşayan Türklerin maruz kaldıkları ırkçılık faaliyetleri
ve ‘’Öteki ‘’olma durumunu incelemeye çalışacağız.
1 Ocak 2019 verilerine[2] göre Hollanda nüfusu 17.282.163’dür.
Yine 1 Ocak 2019 verilerine[3] göre Hollanda’da yaşayan
Türk kökenli vatandaş sayısı 409.877’dir. Bu rakamlarla birlikte Hollanda’da
yaşayan azınlıklar olarak Türkler birinci sırada yer almaktadır. Hemen ardından
ise Fas, Surinam ve Endonezya kökenliler gelmektedir. Hollanda nüfusunun
yaklaşık %30’u azınlıktır[4]. Bu özel durum Hollanda’yı
adeta bir laboratuvar olarak görmemizi sağlamaktadır. Siyah, beyaz, sarı
tenliler ve Hristiyan, Müslüman ve Ateistler bir arada yaşamaktadır. Ülke küçük
çaplı bir dünya simülasyonu görünümü vermektedir.
Türkiye’den Hollanda’ya ilk olarak işçi göçü
vasıtasıyla insanlarımız göç etmiştir. 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa
devletlerinin çoğu yeniden yapılanmaya gitmiş ve hızlı bir şekilde
ekonomilerini toparlamışlardır. Şüphesiz bu toparlanmanın önemli unsurlarından
birisi de aldıkları işçi göçleridir. Hollanda’ya ilk olarak 1960 yılında işçi
göçü verilmiştir. 1960 senesinde Hollanda’da çalışan Türk İşçi sayısı 22’dir[5]. 1964 yılında Ankara da
kurulan Hollanda İş Bulma ve Yerleştirme Bürosu ve iki devlet arasında yapılan
resmi iş göçünün katkılarıyla yine bu kurum tarafından seçilen Türkler düzenli
bir şekilde işçi olarak Hollanda’ya gitmişlerdir[6]. İlk etapta çok cüzi
rakamlarla ifade edebileceğimiz bu işçi göçleri zamanla evrim geçirmiştir. Göç
eden insanların amaçları borçlarını ödemek, para biriktirmek vs. iken zamanla
orda kalıcı olan işçilerin ailelerini de yanlarına taşımalarıyla
sonuçlanmıştır. 1960 yılında 22 kişiyle başlayan bu serüven günümüzde de
sürekliliğini korumaktadır. Hollanda devletinin de ilk işçi göçlerinden itibaren
işçilere kalıcı gözüyle bakmamasından dolayı 1980’lerin ortalarına kadar
misafir işçilere dair bir politika yürütülmemiştir. Fakat 1985 yılından
itibaren Hollanda devleti bu insanların geri dönmesinin uzun süreceğini dikkate
alarak bir politika oluşturmuştur.
Buna göre misafir işçilerin toplum ile entegre edilmeleri sağlanmaya çalışılmış
ve çeşitli tedbirler alınarak yeni göçlerin önüne geçilmeye çalışmıştır. İlk
etapta işçi olarak giden Türk vatandaşları bir zaman sonra ailelerini de
yanlılarına almışlar ve Hollanda’da kalıcı olmaya başlamışlardır. Yukarıda da
bahsettiğimiz politika değişikliğinden sonra ülkeye evlilik yoluyla göçler hız kazanmıştır.
Hollanda’ya işçi olarak giden Türkler ilk etapta
topluca kamp vari yerlerde kalmışlar Hollanda devletinin bu işçilere kalıcı
gözle bakmasından sonra ise zamanla normal vatandaş statüsüne erişmişlerdir.
Çalışma İçeriği ve Katılımcılar Hakkında
Bu çalışmadaki amacımız Hollanda’da yaşayan Türk
kökenli kişilerin hangi sıkıntılarla karşılaştıklarını öğrenmek ve onların
hayata bakış açılarına ışık tutmaya çalışmaktır. Bu çalışma da Hollanda’da
yaşayan Türk kökenli; Özge Cesur Kahraman, Mehmet Cesur ve Tuncay Cesur’un görüşlerine
başvurduk. Özge Cesur Kahraman kısaca kendini şöyle tanıtıyor: ‘’ 29
Yaşındayım. Amsterdam da doğdum. Annem ve babam Türkiye’den buraya yirmili
yaşlarında gelmişler. Burada eğitim gördüm. Fizyoterapistim.6 senedir bir
sağlık merkezinde çalışıyorum. Evliyim. ‘’
Mehmet Cesur ise kendisini ‘’ 28 yaşındayım.
Amsterdam da oturuyorum. Araba alım satımı ile uğraşıyorum. Boş zamanlarımda
ise taksiye çıkıyorum. ‘’ şeklinde tanıtmaktadır.
Son olarak Tuncay Cesur ise: ‘’1993 yılında orta
ikiye giderken Hollanda’ya taşındım. 5-6 sene eğitim gördükten sonra iş
hayatına başladım. 27 senedir Hollanda’da yaşamaktayım.‘’ demektedir.
Avrupa da Yükselen Trend: IRKÇILIK ve İSLAMOFOBİ
Avrupa toplumunda özellikle 21. yüzyılın başından
itibaren yükselen bir yabancı düşmanlığı dikkati çekmektedir. Özellikle 11
Eylül saldırılarından sonra ‘’İslam’’ ve ‘’Terör’’ kavramları sıkça birlikte
kullanılmaya başlanmış deyim yerindeyse her Müslümana ‘’Terörist’’ yaftası
yapışmıştır. Hollanda özelinde ve Avrupa genelinde Türk nüfusu kuvvetli bir
yayılım göstermiştir. Almanya ve Hollanda gibi ülkelerde, ülkenin en kalabalık
azınlık grubu olarak Türkler bulunmaktadır. Dolayısıyla artan yabancı
düşmanlığı ve İslamofobi’nin bizzat muhatabı Türk kökenli insanlar olmaktadır.
‘’Yabancılara yönelik düşmanca
tutumlarla, başta Almanya olmak üzere, Avrupa Birliği ülkelerinde
azımsanmayacak derecede görülen artışta, göçmenler, Birliğin derinleşme ve
genişleme sonrası yaşadığı ciddi problemlerden sorumlu tutulmaktadır. Siyasetçiler
bu zemini kullanarak, son dönemdeki seçim kampanyalarının önemli bir bölümünde
yabancılara /göçmenlere, özellikle AB’de etnik, kültürel ve dini anlamda
birbiriyle benzeşen en kalabalık nüfusa sahip Türklere, oldukça fazla yer
ayırmışlardır. AB düzeyinde konuya baktığımızda, seçimle göreve gelen tek AB
kurumu olan Avrupa Parlamentosu’nun 2014’teki son seçimlerinde AB karşıtı ve
aşırı sağcı partilerin elde ettiği başarı, AB üye devletlerindeki artan yabancı
düşmanlığı eğiliminin belirgin bir göstergesi olarak yorumlanabilecektir.’’[7]
Anlaşılmaktadır ki Avrupa Birliği topraklarında
yaşamakta olan azınlıklar ve çalışmamızın konusu olan Türk kökenli azınlıkların
baskılarla yoğun bir şekilde yüzleşmesi kaçınılmazdır.
Beğenmiyorsan Git!
Irkınızdan veya dininizden dolayı
ırkçılığa maruz kaldınız mı? Kaldıysanız ilk olarak ne zaman maruz kaldınız?
Sorusuna Tuncay Bey: ‘’ Hollandalılar muhatabın yüzüne karşı duygu ve
düşüncelerini söylemezler, çekinirler. Ama hareket ve davranışlarından
rahatsızlıklarını belli ederler. Mesela burada devletin bir politikası hakkında
yorum yapmaya çalıştığında direkt beğenmiyorsan git diyorlar. Senin burada
yaşadığını, burada çoluk çocuk sahibi olduğunu, işinin burada olduğunu
umursamıyorlar. Tepkilerini korkularından dolayı aşırı belli edemeseler de yine
de olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle dini bir şekilde yaşayanlara karşı farklı
gözle bakıyorlar. Bazı Hollandalı gençler (Amsterdam gibi yabancıların çok
olduğu şehirlerde yaşayanlar) yabancıları az çok tanıyor. Fakat Amsterdam gibi
farklı kültürlerin bir arada olmadığı şehirlerdeki insanlar yabancılara karşı
ön yargılı.’’ Demektedir.
Aynı soruya
Özge Hanım farklı bir bakış açısı sunmakta. Kendisine ırkçılık yapılmadığını
belirten Özge Hanım: ‘’ Ben ırkçılığa maruz kalmadım. Bence dış görünüşümden
dolayı Müslüman (başım kapalı olmadığı için) ve Türk olduğum anlaşılmamakta. Bu
yüzden kolay kolay ırkçılığa maruz kalmıyorum. Türk ve Müslüman olduğumu
öğrendiklerinde ise Hollandalılar veya başka milletlerden insanlar bana karşı
bir ayrımcılık yapmadılar. Bu soruyu bana sordun fakat etrafımdaki insanlardan
da ırkçılığa veya ayrımcılığa maruz kaldıklarını duyuyorum.’’
Son olarak Mehmet Bey ise sorumu:’’ Tabi ki ilk
önce ismin Mehmet. Ne kadar yerli olabilirsin? Burada doğup büyümüş olsan bile ismin
Mehmet. Yabancı bir isim. Ne kadar sarışım olsam bile fark etmiyor. Direkt bana
bir ırkçı bir saldırı olmadı fakat yaşadığım bir olayı size anlatmak istiyorum.
Taksi durağında bir arkadaş vardı, sırada birinci sıradaydı arkasında ise ben
vardım. Paris saldırılarının hemen sonrasıydı. Bu arkadaşta sakal vardı.
Sakallı diye kadın bunun arabasına binmek istemedi. Kadın çocuğu tanımıyor ama
ben tanıyorum dört dörtlük bir insan. Bakıyor sakallı yabancı bir insan hemen
ön yargılı davranıyor. ‘’ şeklinde cevaplamıştır.
Cevaplardan da anlamış olduğumuz üzere Hollanda’da yabancılara
özellikle Müslümanlara karşı bir ön yargı mevcut. İnsanlar direkt Irkçılığa ya
da ayrımcılığa maruz kalmasalar da toplumda bir ön yargı mevcut.
Irkçılığın Hollanda Şubesi: ‘’Geert
Wilders’’
Geert Wilders Hollanda da Partij Voor
Vrijheid’in (Özgürlük Partisi) genel başkanıdır. Oldukça aşırı söylemleri ve
Müslümanlara ve İslam dinine olan karşıtlığıyla bilinmektedir. Özgürlük Partisi
2017 genel seçimlerinde %13,06 oy alarak en yüksek oyu olan 2. parti olmuştur
ve meclise 20 vekil göndermiştir.[8]
Wilders partisinin tek üyesidir ve o istemedikçe parti
başkanı değişemez. Dolayısıyla Özgürlük Partisi’ni anlamanın yolu Wilders’ı
anlamaktan geçmektedir.
Time dergisinin
karakteri ve düşüncelerinin benzerliği nedeniyle Donald Trump’a benzettiği
Wilders 1963’te Venlo’da doğdu. 1981-1983 yılları arasında İsrail’de yaşadı ve
o günden
beri sıkı bir Siyonizm ve İsrail hayranıdır.
Seksenlerde Müslüman ülkeleri de gezen Wilders, seyahatlerinin sonunda İslam
karşıtlığını desteklemeye başladı. Katolik bir aileden olmasına rağmen dinle
bir ilgisinin olmadığını birçok defa beyan etmiştir. 1998’de VVD’den
(Volkspartij voor Vrijheid en Democratie) milletvekili seçilerek meclise girdi.
2002’de İslam karşıtı politikacı Tim Fortuyn’un öldürülmesinden (öldüren kişi
bir hayvan hakları aktivisti idi) çok etkilendi ve İslam düşmanlığının dozunu
artırdı. VVD’nin Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemesi üzerine 2004 yılında
partiden ayrıldı ve 2006’da kendi partisini (Özgürlük Partisi (Partij voor de
Vrijheid-PVV) kurdu. İlk seçimde meclise 9 milletvekili sokmasından sonra İslam
karşıtı faaliyetlerine hız verdi. 2007’de Kur’an-ı Kerim’in Hollanda’da
yasaklanmasını isteyen Wilders, 2008’de İslam’ı karalayan “Fitne” isimli
belgeseli hazırladı. Ancak sinemalarda yayınlanmasına izin verilmeyince
internette yayınladı. “Kendisinin Endonezya kökenli Hollandalılardan olması ve
söz konusu toplumun post-kolonyalizm sonrasında dışlanmasının onun ırkçı
tutumlarının şekillenmesinde etkili olduğu düşünülmektedir. Seksenlerin başında
İsrail’de 2 yıl kalan Wilders, İsrail’e elliden fazla kez gitmiş ve orada iyi
bir çevre edinmiştir. Wilders İsrail’i ikinci vatanı olarak görür. Ona göre
İslam’ın medeniyet üzerinde yıkıcı bir etkisi vardır ve demokrasiyle
uyuşmamaktadır. Bu yüzden Müslüman göçmenlerin ülkelerine dönmesini istemekte
ve İslam’ın Hollanda’da yasaklanmasını talep etmektedir.[9]
Wilders’ın Tepki Çeken Bazı Söylemleri ve Çeşitli
Haberleri
’’ Hollanda'da ana muhalefetteki aşırı sağcı
Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders, çift uyruklu kişilerin oy
kullanmasını veya siyaset yapmasını imkansız kılan bir yasa önerisi verdi.
Wilders,
yasanın amacını “Türkiye ve Fas kökenli seçmenlerin desteklediği Denk
Partisi’nin meclis, yerel parlamentolar ve belediye meclislerinden atılması”
olarak açıkladı. Wilders, “Burada bulunma gerekçeleri Hollanda vatandaşı
olmaları. Ama herkes biliyor ki, esas olarak Türklerin çıkarları için
çalışıyorlar. Erdoğan rejiminin en büyük destekçileri” dedi.’’ [10]
‘’ Liderliğini ırkçı Geert Wilders’in
yaptığı Hollanda’daki Özgürlük Partisi büyük bir provokasyona imza atmaya
hazırlanıyor. Her fırsatta Müslüman karşıtı eylemlerde bulunan Özgürlük
Partisi, bu kez de Hollanda Parlamentosu’nda Hazreti Muhammed’i tasvir eden
karikatürler yarışması düzenleyecek.’’[11]
‘’Wilders, parlamentoda yaptığı konuşmada,
"Burası Hollanda parlamentosu. Burada Hollandalı olman gerekir. Ben parlamentoda
Türk, Faslı ya da bir İsveçli olmasını istemiyorum. Bunu söylemeye hakkım yok
mu benim? Burası benim ülkem" dedi.’’[12]
‘’Wilders, Telegraaf gazetesine yaptığı
açıklamada, İslam'ın bir din değil ‘totaliter, tehlikeli ve şiddet dolu bir
ideoloji olduğunu’, bu nedenle de anayasanın güvence altına aldığı din
özgürlükleri kapsamından çıkarılması gerektiğini savundu. Bunun hukuki açıdan
nasıl olacağını bilmediğini kaydeden Wilders, en azından bunun yollarının
araştırılması gerektiğini söyledi.’’[13]
Yukarıda vermiş olduğumuz bilgilerden de
anlaşılmaktadır ki Wilders ‘’İslam’’ ve ‘’Göçmen’’ karşıtlığı ile vücut bulmuş
bir siyasetçidir. İşin ilginç tarafı ise hem kendisi hem eşi Hollanda kökenli
değildir.
Bende Wilders karakterinin Hollanda’daki etkisini
anlamak için katılımcılara: Wilders’ın Hollanda toplumunda bir karşılığı
olduğunu düşünüyor musunuz? Şeklinde soru yönelttim.
Mehmet Bey: ‘’ Wilders’ın Hollanda’da baya büyük
bir kitlesi var. Özellikle Hollandalıların yoğun olarak oturdukları bölgede
Wilders güçlü. Partisi Müslümanlara karşı oyunlar yapıyor. Ama komik olan bir
şey var partisinden bir isim aynı Wilders’ın görüşlerine sahip olan birisi,
peygamber efendimizin hayatını araştırıyor onun hakkında kötüleyici bir kitap
yazmak için. Bir bakıyor ki peygamber sandığı gibi biri değilmiş. Adam sonra
Müslüman oluyor. Wilders’ın partisinden iki tane adam Müslüman oldu[14].
Sonuç olarak hakikatler değişmiyor. Onlar ne kadar karalamaya çalışsa da
gerçekler ortada. Bazen de mantıklı konuşmuyor değil. Devlet vergilerle halkı
acayip sömürüyor. Buranın Cumhur Başkanı ülkedeki büyük şirketlerden vergi
almıyor. Şirket sahipleri arkadaşları. Wilders ise bu duruma şiddetle karşı
çıkıyor. Son olarak Wilders’ın iktidara gelme olasılığının olduğunu düşünmüyorum.’’
Dedi.
Bu konu da Özge Hanım ise: ‘’ Evet karşılığı var
tabi ki onu tutan insan çok. Onu tutan insanlar da daha çok yabancılarla iç içe
yaşamayan insanlar. Bilmedikleri şeylerden korkuyorlar. Mesela Hollanda’nın
kuzeyi o bölgede Türkler veya Moroccan (Fas asıllılar) yok. Sen bilmiyorsun
insanların nasıl yaşadığını, ne düşündüğünü, ne yiyip içtiğini. Medyadan takip
ediyorlar ve diyorlar ki Müslümanlar kötü. Allahu Ekber diyenler insan
öldürüyor gibi bir algı oluşturuyorlar insanların üzerinde. Amsterdam Utrecht
gibi azınlıklar ile Hollandalıların iç içe yaşadıkları bölgelerde ise Wilders’a
karşılar. Benim komşum Hollandalı ve benim kötü olmadığımı bilir. Evini bana
açtı mesela, sana güvenmesem böyle bir şey yapmazdım diyerek.’’
Son olarak Tuncay Bey: ‘’Hollandalıların içinde
destekleyen çok var. Hollandalılar korkak bir topluluk. Tepki koymakta
zorlanıyorlar. Tepkilerini Wilders gibi siyasetçileri destekleyerek koymaya
çalışıyorlar. Ama şu saçmalık var Wilders’ın eşi de yabancı. Ama Müslüman değil.
Bu demek oluyor ki adamların tepkisi Müslümanlara karşı. Hristiyan Türk’e veya
Hristiyan Arap’a karşı değil.’’ Demektedir.
Katılımcıların beyanlarından anlaşılmaktadır ki
Wilders gibi İslam karşıtı bir siyasetçinin Hollanda’da karşılığı
bulunmaktadır. Onu destekleyen insanların çoğunluğu ise azınlık gruplarla iç
içe yaşamayan, Hollandalı nüfusun daha yoğun olduğu şehirlerde yaşamaktadır.
Dünya Simülasyonu: Hollanda
Yazımın başında da belirttiğim gibi Hollanda birçok farklı milletten ve dini görüşten insanın bir arada yaşadığı bir şehir. Özellikle Amsterdam şehri yoğun turist ziyareti de almaktadır.
Böyle bir şehirde yaşıyor olmanın şüphesiz ki hem avantajları hem de dezavantajları vardır. Farklı milletlerden ve farklı kültürlerden insanları tanımak, onları anlamaya çalışmak ve onların hakkında bilgi sahibi edinmek için Amsterdam şehri biçilmiş bir kaftan. Bu araştırmaya başladığımda merak ettiğim konulardan birisi de orada yaşayan Türk kökenli vatandaşların yabancılarla ne kadar yakın olduğu ve ne ölçüde iletişim kurduklarıydı. Bunu öğrenmek için katılımcılara: Hollanda da birçok milletten insan bir arada yaşıyor. Kendi milletinizden veya dininizden olmayanlara karşı olumlu ya da olumsuz bir ön yargınız var mı? Arkadaşlarınız yüzde kaçı Hristiyan veya yabancı? ve Arkadaş seçimi yaparken aynı milletten veya dinden olmayı göz önünde bulunduruyor musunuz? sorularını yönelttim.
Mehmet Bey:’’ Bizim oturduğumuz yerde çok yabancı
var. Hollandalılar Türkler, Araplar ve Siyahiler var. Herkes birbiri ile iyi
geçiniyor. Komşularımızla aramız da iyi herhangi bir sıkıntı yok. Burada herkes
karışık oturduğu için ön yargı mevcut değil. Ama Hollandalıların yoğun olduğu
yerlerde oluyor öyle şeyler. Benim gittiğim okulda hep Hollandalılar vardı Hoca
bana şapka taktırmıyordu ama diğer çocuklar takıyordu. Özellikle Faslı bir
çocuğa öğretmenler çok kötü davranıyorlardı. En sonunda okuldan attılar. Çok
akıllı bir çocuktu. Benim çevremde pek Hristiyan yok. Arkadaşlarımın %50 si
Faslı. Diğerleri ise Türk. Benim gözümde insanlar bir. Renk, ırk, din veya dil
ayrımı yapmıyorum. ‘’
Özge Hanım:’’ Hollanda’da doğduğum için çocukluktan
itibaren birçok milletten insanla beraber büyüdüm. Farklı insanlara alışkınım.
Olumsuz bir ön yargım yok. Amsterdam da birçok milletten insan var. Başka
kültürleri de tanıyorsun ve tanıdıkça kabulleniyorsun. O yüzden bir ön yargım
yok. Şöyle söyleyebilirim hafta içi daha çok sadece Hollandalılarla vakit
geçiriyorum işten dolayı, hafta sonu ise daha çok Türk arkadaşlarımla
buluşuyorum. Afgan, Faslı ve Türk arkadaşlarım var. Arkadaşlık kendiliğinden oluşan bir durum
sonuçta. Senden olan birine kendini daha yakın hissediyorsun seni anladığını
düşünüyorsun. Belki birine yaklaşırken bu düşüncelere sahip değilsin ama
biliyorsun ki o kişi Türk. Yakınlaşmak daha kolay oluyor. Hollanda dilini iyi
konuştuğum için ve başka milletlerden insanları da tanıdığım için onlarla da
iletişim kurabiliyorum. Ama bence Türklerle arkadaşlık kurmak daha kolay
oluyor. Bildiğin bir şey den korkmazsın. Türk’ü biliyorsun. Ne yediğini ne
içtiğini ne düşündüğünü biliyorsun. Bir Afrika kökenliyi düşünürsek eğer onu
bilmiyorsun. Bilmediğinden dolayı da yaklaşamıyorsun bazen. Kötü bir düşünceye
sahip olduğundan değil.’’
Tuncay Bey: ‘’ Herhangi bir ön yargım yok. Burada
yaşadığım için bende yabancı olduğum için onlara karşı bir ön yargım olmuyor.
Bazı politik düşüncelerden dolayı anlaşmıyorum ama yine de öteleme yapmıyorum.
Her dinden her inançtan insanla empati kurabiliyoruz. Türkiye hakkında bile
tartışabiliyoruz. Samimi olduğum yabancı arkadaşım yok. İş yerinde görüştüğüm
arkadaşlarım var yabancı olarak onlarla da dışarıda pek görüşmüyorum. Daha iyi
anlaştığım ve düşünce yapımız benzediği için Türklerle arkadaş olmak daha
kolay. Bir yabancının evine rahat rahat gidemiyorsun. Aile olarak
görüşemiyorsun. ‘’
Katılımcıların söylediklerinden anlaşılmaktadır ki
özellikle Hollanda ‘a doğup büyümüş olan kuşak yabancılarla daha fazla ve
kaliteli iletişim kurabilmektedir. Eğitim hayatına orada başlamış olmak ve bu
süreçte farklı milletlerden insanlar ile iç içe büyümüş olmanın katkısı
yadsınamaz. Ve tabi ki dil. İletişim kurmakta Hollanda’da doğup büyümüş nesil
dil konusunda herhangi bir sıkıntı çekmiyor. Sonradan göçen insanlarımız ise bu
konuda biraz daha pasif kalmaktadır. Tüm bunların yanında ise Türklerle
iletişim kurmak ve arkadaş olmak doğal olarak daha kolaydır.
Arada Kalmış Hayatlar
Gurbetçi olarak nitelendirdiğimiz insanlarımızın bir
ayağı her zaman ülkemizde olmuştur. Özellikle yaz aylarında Avrupa ülkelerinden
ülkemize tatil için gelmektedirler. Fakat ülkemizde bazı kesimler bu insanlara
‘’soyulacak kaz’’ gözüyle de bakmaktadırlar. Yaşadıkları ülkelerde azınlık
durumunda olmaları ülkemizde ise ‘’Alamancı’’ olarak nitelendirilmeleri ortaya
sıkıntılı bir durum çıkarmaktadır. Elbette ki ülkemizdeki herkes bu insanlara
kötü gözle bakmıyor. Fakat bakan insanların zihniyeti de ortada durmaktadır. Bu
durumu daha iyi tahlil edebilmek için katılımcılara: Türkiye de ‘’ALAMANCI’’
Hollanda’da ise azınlık olmak size neler hissettiriyor? Sorusunu yönelttim.
Özge Hanım:’’ Ben burada azınlık olduğumu
hissetmiyorum çünkü ben Amsterdam da yaşıyorum ve Utrecth de çalışıyorum bu iki
şehirde de Türk ve Müslüman çok. Fakat bazı ortamlarda örneğin gittiğim kursta
sadece iki tane Türk var ve gerisi hep Hollandalı. O durumlarda diyorum keşke
birkaç tane daha Türk olsaydı ya da Moraccan. Karışık olsa daha güzel olurdu
diyorum.
Tuncay Bey:’’ Çok kötü bir duygu. Burada yaşayan
Türklerin %99’u Türkiye hastası. Türkiye’deki haberleri takip ederiz. Sosyal
medya veya gazeteden. Yurt dışından gelenleri para getiriyor diye veya çok
kolay bir hayat yaşıyor diye düşünüyorlar. Biz burada yaşıyoruz ama
vatanımızdan uzaktayız. Her şeyin bir bedeli var. Dokuz yaşında bir oğlum var ben daha ona
Türklükle alakalı bir telkinde bulunmadım fakat aşırı bir Türkiye sevgisi var.
Normal derecede olmayan bir sevgi hatta.’’
Mehmet Bey:’’ Nasıl desem, şu an için bana bir şey
hissettirmiyor. Ben böyle şeyleri fazla kafama takan bir insan değilim. Ama hoş
değil tabi. Burada da yabancısın Türkiye’ye gitsen de sana turist gözüyle
bakıyorlar. ‘Domuz kırpma’ dedikleri bir şey doydum gurbetçiler ülkeye gelmeye
başladığı dönemlerde fiyatları yukarı çekiyorlarmış. O sezona da domuz kırpma
sezonu diyorlarmış. Hoş bir şey değil aslında. Tabi benim evimin olduğu
Gölcükte böyle bir sıkıntı yaşamadım ben. Orada tanıdığım bildiğim insanlar
var.’’
Hollanda’ya
işçi olarak giden ilk neslin yaşadığı en büyük problem tabi ki dil bilmemekti.
Orada doğup büyümüş olmanın verdiği avantajlardan mahrumdular. Bu konu hakkında
bilgi almak için katılımcılara: Anne babanız ile sizin yaşadığınız sorunlar
arasında benzerlik veya farklılık mevcut mu? Mevcutsa bunlar nelerdir? Sorusunu
yönelttim.
Mehmet Bey: ‘’Onların ilk geldiği zamanlar dil
problemleri vardı. Halen de bu problem devam ediyor. Kendilerini iyi ifade
edemiyorlar. Ben kendimi iyi ifade edebiliyorum fakat yine problemlerle
karşılaşabiliyorum. Sonuçta ismim yabancı. ‘’
Tuncay Bey: ‘’ Onlar geldiğinde (ilk gelenlerden)
dilleri yoktu. Daha zor bir hayat yaşadılar. Biz biraz daha hazıra konmuş
olduk. Dilimiz var kendimizi ifade edebiliyoruz. İstediğimiz yere gidip
istediğimiz tepkiyi verebiliyoruz. Artık her türlü Türk esnafı da burada mevcut.
Marketi olsun kasabı olsun. Camimiz var. Türk ürünlerini bile bulabiliyoruz. O
zamanlar da bunların hiçbiri yoktu. Yiyecek bile doğru düzgün bulamamışlar
dilleri olmadığı için.’’
Özge Hanım: ‘’ Annem ve babam da dil sorunu var.
Kendilerini iyi ifade edemiyorlar bazı yerlerde. Kendini iyi ifade edemeyince
de istediğini alamıyorsun bazen. Ben burada doğduğum için dil sorunum yok.
Benzerlik ise duygularımızı çok iyi ifade edemiyor oluşumuzu söyleyebilirim.
Belki Türk oluşumuzdan dolayıdır bilmiyorum duygularımızı çok iyi ifade
edemiyoruz. Ben de aynı evde büyüdüğüm için ben de duygularımı daha iyi ifade
edemediğimin farkında vardım. Farklılık çok tabi ki. Ben burada geziyorum,
eğleniyorum Türkiye’ye gitmesem ben burada hayatımı sürdürebilirim mutlu bir şekilde.
Ama mesela bazı büyüklerimiz için bu geçerli değil. Onların bir ayağı hep
Türkiye de. Sürekli Türkiye’yi düşünerek bazı şeyleri yapıyorlar. Biz burada ne
yapacağız tarzı söylemleri oluyor. Mesela korona zamanında hiç dışarı
çıkmadılar. 2-3 ay boyunca. Ama maaşallah uçağa binip Türkiye’ye gidiyorlar. O
zaman anladım Türkiye’ye gitmeden yapamıyorlar. Özellikle buradaki Türklerin
çok fazla yabancı arkadaşları yok ve sürekli aynı insanlarla görüşüyorlar. Buradaki gençler ise artık buna o kadar önem
vermiyor. Çünkü hayatlarını burada kurmak durumundalar. ‘’
Son olarak katılımcılara güncel bir konu olan,
Amerikalı George Floyd’un polis tarafından öldürülmesinin ardından Amerika’dan
dünyaya yayılan ırkçılık karşıtı protestoların Hollanda’ya da sirayet edip
etmediğini sordum.
Tuncay Bey:’’ Küçük çaplı eylemler oldu. Zaten
burada kolay kolay eylem yapılmaz. Yıllardır burada yaşıyorum doğru düzgün bir
protesto görmedim. Grev bile yapamazsın. Grev yapıp işi aksatırsan işten
atılıyorsun. Kafana göre grev yapamazsın. Türkiye’deki gibi işi bırakıp çekip
gidemezsin. Mesela Euro’ya geçiş sürecinde eski para birimiyle Euro arasında
dünya kadar fark oldu, yeni zamlar geldi ama ben hiçbir Hollandalının protesto
ettiğini görmedim.’’
Sonuç
Hollanda’nın en kalabalık azınlık grubu olan Türklerin
çeşitli sıkıntıları mevcuttur. Irkçılık, ayrımcılık ve ötekileştirme. Özellikle
son yıllarda artışa geçen İslamofobi’nin de bunda büyük katkısı var. Wilders
gibi aşırı isimler toplumun bir kesiminden destek görseler de genel olarak Hollanda’da
insanlar bir arada yaşamaya alışmış gibi görünüyor. Hollanda’nın Türkler için
yaşanamaz bir yer olduğunu düşünmüyorum. Katılımcılarında bahsettiği gibi
genelde Türk vatandaşlar birbirleriyle vakit geçiriyorlar ve orada tutunmayı
başarmışlar. Almanya gibi kitlesel saldırılara maruz kalmıyorlar. Bunda
Hollanda toplumunun bir nebze olsun daha hoşgörülü olmasının payı olduğunu
düşünüyorum. Velhasıl kelam Hollandalı Türklerin orada muhteşem bir hayat
yaşamadıkları ne olursa olsun vatanlarından uzakta yaşadıkları ve aslında orada
da yabancı olduklarını hissetmelerini sağlayan davranışlara zaman zaman maruz
kaldıkları görülmektedir. Kitlesel bir nefretin muhattabı değiller fakat gün
geçtikçe artan bir ırkçılığın hedefinde olacaklarını düşünüyorum.
Çalışmam da bana değerli görüşleriyle destek olan Özge
Cesur Kahraman, Mehmet Cesur ve Tuncay Cesur’a teşekkür ediyorum.
KAYNAKÇA
ARAS, İ. “2014 Avrupa Parlamentosu
Seçimleri”, Ankara Avrupa Araştırmaları Dergisi, Cilt:16, No:1, (2017):
43-55
BEKAR, N." Avrupa
Birliği Ülkelerinde Yabancı Düşmanlığı ve Avrupa Güvenliğine Etkisi".
Bilge Strateji 10 (2018): 111-142
BİLGİLİ, A.
"HOLLANDA SOSYOLOJİSİ". İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi 3
(2011): 89-110
https://opendata.cbs.nl/statline/#/CBS/en/dataset/03743eng/table?ts=1592772676497
https://opendata.cbs.nl/statline/#/CBS/en/dataset/37325eng/table?ts=1592775480017
https://www.hurriyet.com.tr/dunya/wildersten-cifte-vatandas-turklere-karsi-girisim-41119622
https://www.hurriyet.com.tr/dunya/wildersin-sag-kolu-musluman-oldu-41106924
https://www.hurriyet.com.tr/dunya/hollandadaki-irkci-partiden-buyuk-provokasyon-40865945
https://www.hurriyet.com.tr/dunya/wilderstan-yine-skandal-sozler-40630662
https://www.hurriyet.com.tr/dunya/islam-dini-ozgurluk-kapsamindan-cikarilsin-40581471
https://www.verkiezingsuitslagen.nl/verkiezingen/detail/TK20170315
KARATAŞ, İ.
"Avrupa’da Popülist Partilerin Yükselişi; Hollanda’da PVV Örneği".
Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 5 (2019): 28-42
GÜNGÖR, V, ‘’HOLLANDA’YA TÜRK İŞÇİ GÖÇÜ ve TÜRK SİVİL
TOPLUM ÖRGÜTLERİ’’, Türk Yurdu Dergisi, S:224 (2006), s.54.
[1] Marmara Üniversitesi Tarih
Öğretmenliği 4. Sınıf Öğrencisi
[4] Alper Bilgili, "HOLLANDA
SOSYOLOJİSİ". İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi 3 (2011): 89-110
[5] Veyis Güngör, ‘’HOLLANDA’YA TÜRK
İŞÇİ GÖÇÜ ve TÜRK SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ’’, Türk Yurdu Dergisi, S:224 (2006),
s.54.
[6] Age. s.54
[7]
İlhan Aras, “2014 Avrupa Parlamentosu Seçimleri”, Ankara Avrupa
Araştırmaları Dergisi, Cilt:16, No:1, (2017)
[9]İbrahim
Karataş. "Avrupa’da Popülist Partilerin Yükselişi; Hollanda’da PVV
Örneği". Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 5
(2019): s.34
Yorumlar
Yorum Gönder